Ana içeriğe atla

Ömer Hayyam

 Ömer Hayyam

Ömer Hayyam

Ömer Hayyam veya tam adıyla Gıyaseddin Eb'ul Feth Ömer İbni İbrahim el-Hayyam, İranlı şâir, filozof, matematikçi ve astronom.

Saraya yakın bir kişilik olduğu için döneminde yasaklı, sakıncalı bir çok şiirin de hayyam ın üzerine kaldığı söylenmektedir, çünkü o dönemlerde yazdığı rubailer eleştirisel ve fazlaca cesurdur. Şiirleri, rubaileri her dilde sayısız okuyucuyu  etkilemiştir, öyleki Fransada bir çok insan çocuklarına onun adını bile vermiştir Ve....   Hayyam, Nizamülmülk (Selçuklu Veziri) , Hasan Sabbah bu üç adamın bir hikayesi, kesişen bir kaderleri var..

Aşağıdaki yazım ile ilgili; Bazı kaynaklar bunun böyle olmadığını yaşları itibari ile bu üç adamın aynı dönemde yaşamadıklarını yazsada, Amin Maalouf SEMERKANT kitabında bu hikayeden aşağıdaki şekilde bahseder.. Bende sizlere bu etkileyici hikayenin, TITANIC' e kadar uzaman bir bölümünden bahsedeceğim. bu arada Amin Maalouf SEMERKANT  kitabını tavsiye ederim..


1072 yıllarında, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın saltanatı tüm dünyaya yayılmaya başlar ve hatta İran’ı da kapsar. Ömer Hayyam bu dönememlerde kısa bir süre önce Semerkant’a yerleşmiş ve orada yaşamaktadır.Matematik, Astronom, ve edebiyat üzerine çok değerli günümüze kadar uzanan bir çok buluşu ve eserleri vardır.

     Nizamülmülk Semerkant’a geldiği sırada Hayyam ile tanışır. ve Hayyam dan çok etkilenir.  Nizam, Hayyam’ı bir sene sonrası için Selçuklu'nun başkenti Isfahan’a davet eder.  Nizamülmülk çok iyi bir devlet adamınıdır ve Hayyam dan çalışmalarının saray içerisinde devam etmesini düşünmektedir.

  Ömer Hayyam bu tanışmanın ardından bir yıl geçince Isfahan’a doğru yola koyulmuştur. Hayyam, yolculuğu sebebiyle Kaşan kenti civarından geçerken bir kervansarayda Hasan Sabbah ile tanışmıştır ve onunla bir gece aynı odayı paylaşmıştır.  Bu tesadüf müdür bilinmez Hasan Sabbah ın ileride yapacakları şüphe ile yaklaşmak için bir neden, Hayyam’ın o güne kadar tanıdığı en bilge kişi Hasan’dır. Hasan dan etkilenir uzun sohbetler  yaparlar.

Hasan da Isfahan’a giderek Nizam’dan bir iş istemeyi planlamıştır. Hayyam, Isfahan’da Nizam’ın huzuruna çıktığında, kendisinden “Sahib-i Haber” (casusların başı) olması istenmiştir. Hayyam bir bilim adamı olduğunu ve hafiye olamayacağını belirtmiştir. Ancak Nizam’a, Hasan Sabbah’ı önermiştir

İşte.... ne olduysa bundan sonra olmuştur, saray hayatı, aşk, entrika, ihanet, hırs ve Hasan Sabbah ın isyanı Haşhaşiler suikastlere varan bir zamanın sonunda Ömer Hayyam ın Rubaiyatı ve titanic te son bulan  bir serüven....


Titanik’in 14 Nisan 1912 gecesi Atlas Okyanusu’na gömüldüğünde Londralı iki ciltçinin hazırladığı dünyanın en muhteşem kitabınında da boğuldu söylenmektedir, gerçi Amin Maalouf bundan bu şekilde bahsetmemektedir kitabında.

"Titanik Yeni Dünya’nın denizlerine gömüldü, en seçkin kurbanı ise bir kitap oldu ama sıradan bir kitap değildi…" Bu sözler Lübnan kökenli Fransız yazar Amin Maalouf’un 1988’de yayımlanan tarihi romanı Semerkant’ta geçiyor.

Sözü edilen kitap, 11. yüzyıl bilginlerinden İranlı Ömer Hayyam’ın Rubaileri idi. Bu şiirlerin çok sayıda yazılı kopyası olsa da kitap yeganeydi. Maalouf’un romanında anlatılan da onun hikayesiydi.

1900’lerin başında Londra’da  yaşayan iki ciltçi, George Sutcliffe ve Francis Sangorski eskiden kalma kitap ciltleme sanatına yeniden canlandırmaya çalışıyordu, ciltlerinde kullandıkları zengin desenlerle ve figür ler ile tanınıyorlardı. Henry Sotheran adlı kitapçı onlardan eşi benzeri olmayan bir kitap sipariş etmişti. Kitabın masrafı hiç önemli değildi. Dünyanın en muhteşem kitabını ortaya çıkarmaları için ciltçilere açık çek verilmişti.

İki yıllık yoğun bir çalışmanın ardından 1911’de tamamlanan kitapta Elihu Vedder’in resimleri eşliğinde Ömer Hayyam’ın rubailerinin İngilizce yorumları yer verilmişti. Kitap ‘Büyük Ömer’ adının yanı sıra, ihtişamından dolayı ‘Muhteşem Kitap’ adıyla da tanınır oldu. 

Ama İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi uçaklarının Londra’yı bombalaması üzerine bu kitap da paramparça oldu. Bray kolları yeniden sıvayarak yeni bir kopya hazırlamaya koyuldu. Aralıklarla 40 yıl süren bir çalışmanın ardından ürettiği olağanüstü yeni kopyayı British Library’ye (Britanya Kütüphanesi) ödünç verdi. Ölümünün ardından Bray’in vasiyeti üzerine kitap kütüphaneye bağışlandı. Bugün burada bu eseri görmek mümkün. Ölümünden kısa bir süre önce şöyle demişti Bray: “Batıl inançlarım yok, ama tavus kuşunun felaket sembolü oldu

Ama Amin Maalouf  Titanic te batan kitap in  hikâyesini başka anlatmakta.. nasıl mı  amin Maalouf Semerkant kitabında........






 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şair Nabi

    Nâbî merrhum divan edebiyatımızın önemli şairlerinden biridir, şiirleriyla oldukça ünlenmiş biridir. fakat istanbulda pek bilinmemektedir. Günlerden bir gün Nabi İstanbul'a gelir ve o dönemde şairlerinin,  şairliklerini konuşturdukları bir meclise gitmek ve şairlerle tanışmak istemektedir.    Böyle bir meclise gider ve gerçekten düşündüğü gibi olur şairler mecliste sohbet etmekdedirler, Nabi meclise dahil olmak ister kıyafetleri üstü başı uygun değildir, taşralıdır ama çok ısrar eder ve bir şekilde meclise girer, bir kenara oturur.     Oradaki şairlerden biri bir şiir söyleyecek ve arkadaşı aynı redif ve kafiye ile ona cevap verecek, daha sonra da sıra ile şairlerin hepsi bu şekilde katılım sağlayacaktır,  sıra Nabi ye geldiğinde nasılsa söyleyemez heyecanlanır, Urfa da görmemiştir önüne kulpsuz bir fincanda kahve koyalım bu kahveyide içemez heyecanlanır, sonra biraz güleriz ve kaçar gider diye düşünmüşler.    Arkad...

Freddie Mercury O Bir Efsane

                   Cahit Sıtkı TARANCI'nın  şu sözleri ile başlamak istiyorum. Umarım çok sert olmaz bu başlangıç :) Ah! Yeniden Başlamak Hayata, Çocukluğa, Aşka, Hayata ve Sanata Nereli olduğu, annesi, babası, ailesi yada çocukluğu gibi konulara hiç ama hiç değinmeyeceğim.  Freddie Mercury'nin 45 yaşında aramızdan ayrılması üzücü ama kendisi zaten birçok röportajında en büyük korkum yaşlanmak dememiş miydi? Yaşı fazla ilerlemeden dünyayı terk etmek istediğini ve elden ayaktan düşüp kimseye muhtaç olmak istemediğini söyledi durdu. O hayatı dolu, dolu yaşadı ve her anından zevk almaya çalışmıştı. Yola sıfırdan başladı ve dünyanın en büyük rock yıldızına evirildi artık yaşayabileceği bir şey kalmadığında aramızdan ayrıldı. Freddie mercury'nin hikayesini üçe bölebiliriz, Mary Austin, ikinci bölümde Barbara Valentin ve üçüncü kısımda göze çarpan isim Jim Hutton. Mary Austin Bu dönem 1970'leri kapsar. aslan yelesi gibi uzun saç...

Anne Shirley Cuthbert

Hayatım gömülmüş umutlarla dolu bir mezarlık. Ders almaz, intahara meyilli umutlarımda saklasın  Kim demiş bir umut daha var, koca bir yalan, Gerçeğin bir önemi yok, insan istediğini düşünür, her zaman. Bana biraz umut, biraz keder birde umudun eceli yeter.    Wilhelm Heisenberg      Dizi filmi ilk gördüğüm de açıkçası çok heyecanlandım, kitaptaki  Anne Shirley ile dizi arasinda çok fark var söylemeden geçmek doğru olmaz, bu arada dizi gerçekten çok güzeldi, şimdi gelelim kahramanımıza...      Anne, aslında dramdan  beslenen bir karekter olsa bile bunu  çok komik ve sevimli bir halde yapıyor. Zengin dil bilgisi ve uslanmaz bir romantik olmasıda çabası. Karakterimiz büyürken yaşadığı zor ve sıkıntılı olaylardan kaçmak için hayal gücü ve kitaplara sığınmış. Drama kraliçeliği yapması da bu sebebten. Açıkçası Anne’in bu yeteneği herkesi kendine hayran bırakıyor. Kitabı okurken yazarı  böyle bir karakter...