Ana içeriğe atla

Freddie Mercury O Bir Efsane

 

        
        Cahit Sıtkı TARANCI'nın  şu sözleri ile başlamak istiyorum. Umarım çok sert olmaz bu başlangıç :)

Ah! Yeniden Başlamak Hayata,
Çocukluğa, Aşka, Hayata ve Sanata

Nereli olduğu, annesi, babası, ailesi yada çocukluğu gibi konulara hiç ama hiç değinmeyeceğim. 

Freddie Mercury'nin 45 yaşında aramızdan ayrılması üzücü ama kendisi zaten birçok röportajında en büyük korkum yaşlanmak dememiş miydi? Yaşı fazla ilerlemeden dünyayı terk etmek istediğini ve elden ayaktan düşüp kimseye muhtaç olmak istemediğini söyledi durdu.

O hayatı dolu, dolu yaşadı ve her anından zevk almaya çalışmıştı. Yola sıfırdan başladı ve dünyanın en büyük rock yıldızına evirildi artık yaşayabileceği bir şey kalmadığında aramızdan ayrıldı.

Freddie mercury'nin hikayesini üçe bölebiliriz, Mary Austin, ikinci bölümde Barbara Valentin ve üçüncü kısımda göze çarpan isim Jim Hutton.

Mary Austin

Bu dönem 1970'leri kapsar. aslan yelesi gibi uzun saçlarıyla ve temiz yüzüyle dikkat çeken Freddie Mercury henüz gay olduğu gerçeği ile yüzleşmemiştir ve Mary Austin ile ufak bir apartman dairesini paylaşmaktadır.
 
Queen yeni kurulmuştur ve yavaş yavaş büyümektedir, Queen'i Queen yapan birçok efsane şarkı bu dönemde yazılmıştır ve grup Ingiltere'deki hit listelerini bu dönemde alt üst etmiştir. Freddie ve Mary çiftinin evlenmesine kesin gözle bakılmaktadır ama son zamanlarda Freddie farklı davranmaktadır. İkilinin arasındaki ilişki giderek arkadaşlığa ve dostluğa doğru evrilmektedir ve Mary Austin en başta Freddie çok ünlendiği ve kadınlar onun peşinden koştuğu için durumu bundan ibaret zanneder, bir gün cesaretini toplayan Freddie biseksüel olduğunu itiraf eder ve ikili arkadaş olarak kalmaya karar verir. 

Freddie yıllar sonra bile Mary Austin için "ömrü hayatımda sahip olduğum tek dost" diyecekti ve öldükten sonra tüm malvarlığının yarısını ona bırakacaktı. Freddie için Mary Austin dönemi 1977-78 gibi sona ererken Queen çoktan dünyaca ünlü büyük bir Rock grubu haline gelmiştir ve çeşitli ülkelerde yaptığı konserlere devasa kalabalıklar gelmektedir.

IKINCI BÖLÜM..

Bu dönem Freddie mercury'nin sonunu hazırlayan dönemdir (1977-84 dönemi). gay olduğunu Mary'e ve yakın çevresine itiraf eden Freddie artık rahatlamıştır ve imaj değişikliğine gider, saçlarını kısa kestirip 80'lerde gayler ile özdeşleşen bıyığını bırakır ve deri pantolon giymeye başlar,  bu dönemde aşırı derecede zenginleşen Freddie kendini partilere ve eğlenceye kaptırır,  özellikle New York ve Münih'teki gay barlar ve gay parti ortamı Freddie'nin dikkatini çekmeye başlamıştır. Bu dönemde 1960'larda Almanya'da erotik korku filmlerinde "seksi ve aptal sarışın" rollerini oynayan Barbara Valentin ile tanışır. Barbara Valentin artık kırklı yaşlardadır ve orta yaş krizi yaşamaktadır,  Freddie ise henüz 30'larında bir gençtir.

Freddie ile Barbara hemen, hemen her gece seks partileri vermektedir ve bu partilere kadınlı erkekli bir sürü kişi katılmaktadır. Freddie sürekli Münih-New York-Londra üçgeninde gidip gelmektedir. 

1981 yılından itibaren New York'taki gay ortamlarında hızla yayılmaya başlayan aids hastalığı haberlere konu olmaya başlamıştır ve 1-2 sene sonra Münih ve Avrupa şehirlerinde de yayılmaya başlayacaktır. 

Bu dönemde partilerden, eğlenceden, uyuşturucudan başını kaldıramayan Freddie'nin hayatı kontrolsüz ve geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Freddie bir röportajda söylediği gibi bu dönemde "denenmedik hiçbir şey bırakmamıştı" ve deneyimlenebilecek ne kadar şey varsa deneyimlemişti.

Bu dönemde aids yayılmaya devam ediyordu ama tam olarak nasıl yayıldığı da bilinmiyordu. bu dönemde belki yüzlerce seks partneri olmuş olan Freddie'nin aids'e neden olan hiv'yi kimden ne şekilde aldığı bilinmiyordu, hatta bunu tam olarak hangi yıl aldığı da bilinmiyordu. Aids HIV virüsü yoluyla yayılıyordu ve bu virüsün oldukça uzun bir kuluçka süresi vardı, normalde hiv alındıktan sonra 5-6 yıl hiç belirti görmemek mümkündü ve belirtilerin büyük çoğunluğu yıllar sonra başlıyordu. Freddie büyük ihtimalle bu hastalığın virüsünü 1981-82 gibi New York'ta yakalamıştı.

1985 yılında o güne kadar gay olduğunu dahi saklayan ünlü Hollywood aktörü Rock Hudson aids'ten ölünce Freddie paniklemişti. Freddie Rock Hudson'la New York'ta bir partide tanışmıştı ve aldığı haber onda bir anda soğuk duş etkisi yarattı, bir anda panikleyen Freddie bir gecede pılını pırtısını toplayıp Barbara'ya bile haber vermeden Ingiltere'ye döndü, bundan sonra daha dikkatli olmalıydı ama artık çok geçti.

Freddie'nin bu dönemini tamamen seks partileri ve uyuşturucuyla tanımlamak da yanlış olacaktır, bu dönemde Freddie ve Queen birçok efsane şarkıya ve konsere imza attı ve kaliteli müzik yapmaya devam etti, yine de bu dönem Freddie'nin sonunu getiren dönem oldu.

The End 

Münih'te her gece seks partileri verip eğlencenin dibine vururken iki yıl gibi kısa bir sürede elden ayaktan düşüp neredeyse yatalak hale gelmek ve günden güne erimek, yıllarca evden bile çıkamamak çok acı verici olmuş olmalı, adam yaşlanmaktan korkuyorum derken zaten tam olarak bunu anlatmıştı.

Yatalak olduğu, acı çekerek günden güne eridiği dönemde daha birkaç sene önceye kadar yaşadığı o müthiş eğlenceli günleri düşünüp özlemle anmış olmalı, insana bundan daha fazla ne acı verebilir ki?

Kendisi sahnede devleşse de sahne dışındayken televizyonlardan uzak duran, çok nadiren röportaj veren, medya ile arasında müthiş bir mesafe koyan ve özel hayatını her zaman gizlilik içinde yaşayan birisiydi. Gruptaki arkadaşları konser ve stüdyo çekimleri haricinde çoğu zaman nerede ne yaptığını bilmiyormuş, bir röportajında da aynı tiyatro oyuncuları gibi kendisinin de sahnede kostüm giyip rol yaptığını, rolü bitince normal hayatına geri döndüğünü söylemişti.

Bir de şöyle bir şey var, adam son günlerini yaşarken ve zar zor ayakta durabiliyorken stüdyoya gelip albüm doldurmaya devam ediyor ve bu sırada stüdyoda herkesin suratı asık çünkü Freddie'nin yakında öleceğini biliyorlar, onlara moral vermek yine Freddie'ye düşüyor adamcağız hasta haliyle güler yüz gösteriyor, şakalar yapıyor, kendi haline bakmadan milletin moralini düzeltmeye çalışıyordu.

Freddie Mercury, şöhret denilen şeyi bu dünyada en büyük yaşayan adamdır.

Freddie, yaşamı boyunca edindiği tüm servetinin yarısını,  Mary Austin'e bırakmıştır.

Bu arada Türkiye de Ayfon'da bir konser vermişlerdi. Afyon ne alaka demeyin, o zamanlarda ülkenin en büyük stadyumu Afyon'da yer alıyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şair Nabi

    Nâbî merrhum divan edebiyatımızın önemli şairlerinden biridir, şiirleriyla oldukça ünlenmiş biridir. fakat istanbulda pek bilinmemektedir. Günlerden bir gün Nabi İstanbul'a gelir ve o dönemde şairlerinin,  şairliklerini konuşturdukları bir meclise gitmek ve şairlerle tanışmak istemektedir.    Böyle bir meclise gider ve gerçekten düşündüğü gibi olur şairler mecliste sohbet etmekdedirler, Nabi meclise dahil olmak ister kıyafetleri üstü başı uygun değildir, taşralıdır ama çok ısrar eder ve bir şekilde meclise girer, bir kenara oturur.     Oradaki şairlerden biri bir şiir söyleyecek ve arkadaşı aynı redif ve kafiye ile ona cevap verecek, daha sonra da sıra ile şairlerin hepsi bu şekilde katılım sağlayacaktır,  sıra Nabi ye geldiğinde nasılsa söyleyemez heyecanlanır, Urfa da görmemiştir önüne kulpsuz bir fincanda kahve koyalım bu kahveyide içemez heyecanlanır, sonra biraz güleriz ve kaçar gider diye düşünmüşler.    Arkad...

Anne Shirley Cuthbert

Hayatım gömülmüş umutlarla dolu bir mezarlık. Ders almaz, intahara meyilli umutlarımda saklasın  Kim demiş bir umut daha var, koca bir yalan, Gerçeğin bir önemi yok, insan istediğini düşünür, her zaman. Bana biraz umut, biraz keder birde umudun eceli yeter.    Wilhelm Heisenberg      Dizi filmi ilk gördüğüm de açıkçası çok heyecanlandım, kitaptaki  Anne Shirley ile dizi arasinda çok fark var söylemeden geçmek doğru olmaz, bu arada dizi gerçekten çok güzeldi, şimdi gelelim kahramanımıza...      Anne, aslında dramdan  beslenen bir karekter olsa bile bunu  çok komik ve sevimli bir halde yapıyor. Zengin dil bilgisi ve uslanmaz bir romantik olmasıda çabası. Karakterimiz büyürken yaşadığı zor ve sıkıntılı olaylardan kaçmak için hayal gücü ve kitaplara sığınmış. Drama kraliçeliği yapması da bu sebebten. Açıkçası Anne’in bu yeteneği herkesi kendine hayran bırakıyor. Kitabı okurken yazarı  böyle bir karakter...