Ana içeriğe atla

Michael Faraday İnanılmaz Bir Deha

   Michael Faraday

     Uzun bir yazı olacak, fakat Michael Faraday,  için ne kadar kısa yazılabilirki! hayatı ile buluşları ile dünyanın gelmiş geçmiş en büyük bilim adamı böyle bir bilim adamının böyle bir hayatı olması şans değil, belki ilerleyen yıllarda bu buluşları başka bir bilim adamı yapabilecekti, ama zamanı teknolojinin gelişimini biraz daha öne çekti, Michael Faraday, saygı, sevgi ve şükranlarımızı hak ediyor. Bugün Elektirikli arabalar, Cep telefonlarımız ve hepsinin temelini bu attı, serüveni bu adam başlattı.





     İngiliz fizikçi ve kimyacı Michael Faraday, 1791 yılında Londra’da dünyaya geldi. Babası demirciydi. kilisenin pazar okulunda gördüğü yetersiz olan ve kısa süren öğreniminde okuma yazma ve bir miktar aritmetik öğrendi. Okuma ve yazmayı 12 li yaşlarında öğrenebilmiştir. 
     Üç kardeşi olan Faraday, ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için küçük yaşlarda çalışma hayatına girdi. Gazete dağıtıcılığı, çiftçi çıraklığı yapan Faraday, 14 yaşında bir kitapçıda çırak olarak çalışmaya başladı. Çok geçmeden kitap ciltleme becerisi kazanan Faraday, boş bulduğu zamanlarda bol bol kitap okudu ve yetersiz olan öğrenimini kendince tamamlamaya çalıştı. Bu hayatının fırsatıydı kitapçıda kitap ciltlemek o dönem eline bir çok değerli eserin geçmesini sağlamıştır.  “Britannica Ansiklopedisi” ve Jane Marcet’in “Kimya Üzerine Söyleşiler” adlı kitaplar bu dönemde okuduğu ve etkilendiği kitaplar arasında yer alıyor.
      Bu kitapların onun yaşamında ve düşünce yapısında büyük öneme sahip olduğunu daha sonraları elektrik ve kimya alanlarındaki buluşlarından anlayabiliyoruz. Okuduklarından ekilenen ve öğrenme merakı gittikçe artan Faraday, bu dönemde kendi imkanları doğrultusunda eski şişeler ve hurda parçalarından yaptığı basit bir elektrostatik üreteçten yararlanarak deneyler yapmaya başladı.
     Yine kendi yaptığı zayıf bir volta pilini kullanarak elektrokimya deneyleri gerçekleştirdi. Faraday 19 yaşına geldiğinde, 1812’de bir müşterinin sağladığı biletle, dönemin seçkin bilim insanı Sir Humphrey Davy’nin Kraliyet Enstitüsü’nde (Royal İnstitution) düzenlenen konferanslarına katılma olanağı buldu. Bu fırsat Faraday’ın hayatında bir dönüm noktası olacaktı. Burada dinledikleriyle öğrenme tutkusu daha da derinleşen Faraday’ın artık bilimden kopması olanaksızdı. Konferansta tuttuğu notlarla deneylerine ilişkin şekilleri bir kitapta toplayarak ciltleyen Faraday, asistanlık için Davy’ye başvurdu. Bir süre sonra Kraliyet Enstitüsü’nden uzaklaştırılan bir asistanın yerine bir başkasının alınması söz konusu olunca, Davy, Faraday’ın daha önceki başvurusunu hatırlayarak onu göreve çağırdı. 



     19. yüzyılın ilk yarısında, Micahel Faraday, İngiltere’de elektrik ve mıknatıs bilimi üzerine deneyler gerçekleştirmiş ve yaptığı çalışmalar motor, jeneratör, transformatör, telgraf ve telefon gibi modern buluşların yapılmasına yol açmıştır. Faraday ayrıca bugün sıkça kullanılan katot, anot, iyon, elektrot gibi kelimelerin de türetilmesini sağlamıştır.
     Faraday’ın elektromanyetik irkilim (indüksiyon) ilkeleri bugün elektrik santrallerinde elektrik üretmek için kullanılmaktadı

     Genç araştırmacı çok geçmeden giriştiği deneyleriyle yeteneğini kanıtladı. 1823’te Kraliyet Bilim Akademisi üyeliğine seçildi, bir yıl sonra da çalıştığı Enstitü’de Laboratuvar Direktörlüğü’ne atandı ve 1833’de kimya profesörü oldu. Faraday Enstitü’nün başına geçtikten sonra da deneylerini sürdürdü ve “Faraday Yasaları” diye bilinen ilişkileri ortaya koydu.
     Bunlardan en önemlisi, bir maddeden geçen elektrik miktarıyla o maddeden ayrılan bileşenlerin miktarı arasındaki ilişkidir. Bunun ortaya koyduğu bir sonuç atomların yalnızca belli miktarlarda elektrikle bağıntılı olduğu olayıdır ki, bilimsel açıklaması ancak Rutherford’un atomun yapısını belirlemesiyle verilebildi. 19. yüzyılın başlarına gelinceye dek elektriğe gizemli bir olay gözüyle bakılıyordu. Elektrik Benjamin Franklin için bir tür akışkandı. Kimisine göre ise, elektrik pozitif ve negatif olmak üzere iki değişik akışkandı. İlk kez Faraday elektriği bir “kuvvet” olarak niteledi. Elektrik gibi manyetizma da ilgi çeken, tartışılan bir konuydu; ama ikisi arasındaki ilişki henüz bilinmiyordu.
      Faraday elektrokimya alanındaki çalışmasıyla yetinseydi bile bilim tarihinde önemli bir yeri olacaktı. 
     Ama onu bilimin öncüleri arasına sokan asıl başarısı elektromanyetik konusundaki buluşlarıydı. İLK ELEKTRİK MOTORU’NUN KEŞFİ 1820’de Danimarkalı bilim insanı Hans Oersted, elektrik akımı taşıyan bir telin yakınındaki bir pusula ibresini devindirdiğini saptamıştı. Bu gözlem pek çok deneylere, bu arada elektrik akımının manyetik etkilerine ilişkin “Amper Kuramına” yol açtı. Elektrik akım şiddeti birimine adını veren bilim insanı Ampere, tel çevresinde oluşan magnetik kuvvetin dairesel olduğunu, gerçekte de tel çevresinde bir magnetik silindir oluştuğunu gösterdi. Ve bu buluşun önemini ilk kavrayan Faraday oldu. Soyutlanmış bir magnetik kutup elde edilebilir ve akım taşıyan bir telin yakınına konulursa telin çevresinde sürekli olarak bir dönme hareketi yapması gerekecekti. Faraday üstün yeteneği ve deneysel çalışmadaki ustalığıyla bu görüşü doğrulayan bir aygıt yapmayı başardı.
     Elektrik enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren bu aygıt ilk elektrik motoru idi.Bu arada Faraday’ın yeni evlendiği eşine hazırladığı sürpriz de ilginçtir; bir Noel sabahı Faraday eşini Kraliyet Enstitüsü’ne götürür. Bayan Faraday kendisini bekleyen Noel armağanının merak ve heyecanı içindedir. Ama bulduğu yalnız kendisine değil tüm dünyaya verilen bir armağandır; elektrik akımıyla sürekli mekanik devinim sağlayan basit bir düzenek! Oyuncak trenlerden büyük elektrik lokomotiflerindeki makinelere kadar bildiğimiz elektrik motorlarının ortaya konmuş ilk örneğiydi. Faraday’ın mıknatısın elektriksel etki-sini sezinlemesiyle açıklığa kavuşan bu durum deneysel olarak kanıtlandı. Buna göre, bir tel bobinde oluşan magnetik etki, ikinci bir bobinde elektriksel etki olarak ortaya çıkma-lıdır. “Elektromagnetik indüksiyon” denilen bu olayı Faraday deneysel olarak 1831’de belirledi. 


    Faraday kafesi; yüksek frekanslı gerilimleri, EMI (elektromagnetic Interference) denilen elektro-magnetik parazitleri ve her türlü elektriksel rültülerin dışarıdan içeriye, aynı şekilde içerden dışarıya geçmesini engelleyen, iyi bir iletkenlik özelliğine sahip topraklanmış bir çeşit zırhtır. Günlük hayatta kullandığımız bilgisayarlar, televizyonlar, cep telefonları, yüksek frekansla çalışan aletler (MR cihazları), radyolar vb. c-hazlar; içerisinden akım geçen her türlü alet, atmosfere magnetik dalgalar yaymaktadır. Faraday kafesi içerisinde bulunan her şeyi, dışarıdaki elektriksel olay-dan koruyan bir kafestir.

Son Olarak

Faraday 1838’de elektrolüminesans (ışık yayan diyotlar) olayını ortaya koydu. 1839’da elektriğe ilişkin yeni ve genel bir kuram geliştirdi. Elektrik madde içinde gerilmeler olmasına yol açar. Bu gerilmeler hızla ortadan kalkabiliyorsa gerilmenin art arda ve periyodik bir biçimde hızla oluşması bir dalga hareketi gibi madde içinde ilerler. Böyle maddelere iletken adı verilir. Yalıtkanlar ise parçacıklarını yerlerinden koparmak için çok yük-sek değerde gerilmeler gerektiren maddelerdir

 

      Hatırlayacaksınız bir türkücümüz "Urfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık ?" demişti. Evet Londra'da Oxford vardır ama Michael Faraday da okuyamaz. Bırakın yüksek tahsili, ilkmektepten bile icazet alamaz. Neden? Para ve Para, o devirde fukara takımı üç sterlini yan yana koyamaz.  

    Eğer Faraday köklü bir eğitim almış olsa Maxwell, Hertz, Einstein, Max Planck gibi kaşiflere yapacak iş kalmazdı. Matematikle arası olmadığı için hissettiklerini anlatmanın yolunu bulamaz. Deneysel bir Fizikçidir bir çok buluşununun başka bilim adamları formüle edeçektir.

     Faraday kainatın sırlarını keşfettikçe kendi acizliğini anlar. Darwin'in kral kesildiği, Freudçuların tüm değerlere saldırdığı yıllarda ateistlere karşı koyar. Gençlere "çalışın, Allah çalışanın yardımcısıdır" diye fısıldar. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şair Nabi

    Nâbî merrhum divan edebiyatımızın önemli şairlerinden biridir, şiirleriyla oldukça ünlenmiş biridir. fakat istanbulda pek bilinmemektedir. Günlerden bir gün Nabi İstanbul'a gelir ve o dönemde şairlerinin,  şairliklerini konuşturdukları bir meclise gitmek ve şairlerle tanışmak istemektedir.    Böyle bir meclise gider ve gerçekten düşündüğü gibi olur şairler mecliste sohbet etmekdedirler, Nabi meclise dahil olmak ister kıyafetleri üstü başı uygun değildir, taşralıdır ama çok ısrar eder ve bir şekilde meclise girer, bir kenara oturur.     Oradaki şairlerden biri bir şiir söyleyecek ve arkadaşı aynı redif ve kafiye ile ona cevap verecek, daha sonra da sıra ile şairlerin hepsi bu şekilde katılım sağlayacaktır,  sıra Nabi ye geldiğinde nasılsa söyleyemez heyecanlanır, Urfa da görmemiştir önüne kulpsuz bir fincanda kahve koyalım bu kahveyide içemez heyecanlanır, sonra biraz güleriz ve kaçar gider diye düşünmüşler.    Arkad...

Freddie Mercury O Bir Efsane

                   Cahit Sıtkı TARANCI'nın  şu sözleri ile başlamak istiyorum. Umarım çok sert olmaz bu başlangıç :) Ah! Yeniden Başlamak Hayata, Çocukluğa, Aşka, Hayata ve Sanata Nereli olduğu, annesi, babası, ailesi yada çocukluğu gibi konulara hiç ama hiç değinmeyeceğim.  Freddie Mercury'nin 45 yaşında aramızdan ayrılması üzücü ama kendisi zaten birçok röportajında en büyük korkum yaşlanmak dememiş miydi? Yaşı fazla ilerlemeden dünyayı terk etmek istediğini ve elden ayaktan düşüp kimseye muhtaç olmak istemediğini söyledi durdu. O hayatı dolu, dolu yaşadı ve her anından zevk almaya çalışmıştı. Yola sıfırdan başladı ve dünyanın en büyük rock yıldızına evirildi artık yaşayabileceği bir şey kalmadığında aramızdan ayrıldı. Freddie mercury'nin hikayesini üçe bölebiliriz, Mary Austin, ikinci bölümde Barbara Valentin ve üçüncü kısımda göze çarpan isim Jim Hutton. Mary Austin Bu dönem 1970'leri kapsar. aslan yelesi gibi uzun saç...

Anne Shirley Cuthbert

Hayatım gömülmüş umutlarla dolu bir mezarlık. Ders almaz, intahara meyilli umutlarımda saklasın  Kim demiş bir umut daha var, koca bir yalan, Gerçeğin bir önemi yok, insan istediğini düşünür, her zaman. Bana biraz umut, biraz keder birde umudun eceli yeter.    Wilhelm Heisenberg      Dizi filmi ilk gördüğüm de açıkçası çok heyecanlandım, kitaptaki  Anne Shirley ile dizi arasinda çok fark var söylemeden geçmek doğru olmaz, bu arada dizi gerçekten çok güzeldi, şimdi gelelim kahramanımıza...      Anne, aslında dramdan  beslenen bir karekter olsa bile bunu  çok komik ve sevimli bir halde yapıyor. Zengin dil bilgisi ve uslanmaz bir romantik olmasıda çabası. Karakterimiz büyürken yaşadığı zor ve sıkıntılı olaylardan kaçmak için hayal gücü ve kitaplara sığınmış. Drama kraliçeliği yapması da bu sebebten. Açıkçası Anne’in bu yeteneği herkesi kendine hayran bırakıyor. Kitabı okurken yazarı  böyle bir karakter...