Ana içeriğe atla

Kim DELİ Kim AKILLI

 

Akıl Hastanesinden Bir Delinin Allah'a Mektubu!

Ama Kim Deli, Kim Akıllı Kararı Siz Verin!

            Etkilenmemek elde değil, belliki abimiz çok kitap okumuş, sonrada kendi dünyasının padişahı olmuş bu akıl hastanesinde. 

    Bu mektubun gerçekliğini biraz araştırdım ama sonra kabul ettim açıkcası, arşivlerde ve internette net bir bilgi yok fakat bu hikayeye ciddi bir çok kaynakta yer verilmiş, bir süre sonra çokta takılmama kararı aldım, gerçekliğini kabul ettim, belkide inanmak istedim bilemiyorum hala karar veremedim.:)

        Kendisininde söylediği gibi arada sırada aklı git gelli, bunun bile farkında abimiz:) Satırların arasına o kadar güzel anlamlar saklamış ki Umarım sizlerde keşfedersiniz bu ayrıntıları, ilk okuduğumda sanki karşımda yüzünde bir tebessüm beni izliyor gibiydi, ama bence bu mektubu yazarken kendisini tebessüm ile izlemiş, :) Bu arada abimiz yukarıdaki resimde ortadaki yakışıklı.

        Vefatından önce Elazığ Akıl Hastanesi'nde yatan bir 'akıl hastası', Allah'a yazdığı mektup ile 'akıllıyım' diyenlere ibretlik mesajlar veriyor, Aklını yitirdiği iddia edilerek akıl hastanesinde tutulan adamın mektubu sosyal medyada paylaşılmaya devam ediyor. İşte soluksuz okuyacağınız o mektup...

“Ben dünya kürresi,
Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden,
El-Aziz (Elazığ ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden;  İsmi önemsiz, cismi değersiz,
Çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin,
Ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken,
Başhekimlik üzerinden Hâkimler Hakimi'nin
Dergahı Uluhiyetine son arzuhalimdir..!

Ben gam (dertlilik) deryasında,
Fakirlik vatanında,
Horluk ve rezillik kaftanında
Padişah yapılmışım..!

Meyvalardan dağdağana,
Çalgılardan ney-kemana kapılmışım…
Benim yatağım akasya dikeninden,
Yorganım kirpi derisinden farksızdır.
Kalbim Ayizman’ın (Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını,
Ve sahranın çöl fırtınasıdır..!

 Ruhum aşık-ı Hüda Mahbub peresttir,
Lakin aklım kaderin cilvesi ve
talihin sillesiyle gurestir (gelgittir)..!

Bana gelen derdü gamın kilosu beleştir.
Nerde bir güzel varsa bana karşı
Keleştir (yüz vermez, cesaretlidir),
Bütün yiğitlerde bana hep ters ve terestir.

Aylar geçti,
Tek temizliğim,
Gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım
Teyemmüm abdesttir..!
Yani, içtiğimiz kezzap suyu,
Mezemiz ise ateştir..!

Ol Resuli zişan ve Sultanı dücihan:
“Cenabı Allah’ın insanları dünya,
Dünyayı ise insanlar için yarattığını;
Ruhları vücut için,
Vücutları ise ruhlar için yarattığını;
Erkekleri kadınlar;
Kadınları erkekler için yarattığını;
Cenneti mü’min kullar,
Mü’min kulları da cennet için yarattığını;
Cehennemi inkârcılar ve münafıklar,
İnkârcıları ve münafıkları da
Cehennem için yarattığını”
Hadisleriyle haber vermiştir..!

Peki acaba benim gibi meczup divaneleri
Ne maksatla halk etmiştir..?
Bilen babayiğit,
Meydana çıkıp söylesin..!

Allah sana iman verdi sen tuğyan edersin;
O in’am etti sen küfran (nankörlük) edersin;
O ikram etti sen inkar edersin;
O ihsan etti sen isyan edersin;
Bir de kalkıp bana deli divane diye
Bühtan edersin..!

Bu söylediklerimin hepsi
Ruhumun içinde cenk etmektedir..!
Eğer dilekçemin cevabı gelirse
Bu manevralar sona erecektir.

Şimdi adresimi arz ediyorum:
Kur’an’ı geldiği yere,
Yine Kur’an’ı getiren geri taşısın.
Madem ki ahkamı ve ahlakı kalmadı,
Kur’an’ın kağıdı ve yazısı neye yarasın..!
Taki Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince
Yeniden okunup yaşansın..!

Ey zerrelerden kürrelere,
Yerlerden göklere
Bütün alemlerin Rabbi..!

Ey cemadi, nebati, hayvani,
İnsani, ruhani ve nurani
Her şeyin ve herkesin yegane sahibi..!

Ey iman ve şuur ehli kalplerin
En yüce habibi..!

Ey dertli bedenlerin kederli gönüllerin,
ve yaralı yüreklerin tabibi..!

Ben biçare kulun ki;
Garipler garibi,
Hüzünlerin esiri,
Zulümlerin muzdaribi,
Öksüz, yetim ve
Sahipsiz bir tımarhane delisi..!

Ama kutsi muhabbet ve
Hasretinin divanesi!…

Herkesi ve her şeyimi elimden aldın,
Ama sana sığındım,
Aşkına sarıldım,
Yegane Sen kaldın!.
Yurdumdan yuvamdan,
Evimden barkımdan ayırdın,
Gurbete ve hasrete saldın,
Ama onları ararken Sana ulaştım,
Sevdana daldım..!
Böylece fani ve hayali
Görüntülerden kurtarıp
Hakiki tecelline mazhar kıldın..!

Yüceler yücesi Rabbim,
Efendim..!

Hakk’tan saparak ve haddimi aşarak,
Haşa senden,
Burak bineği,
Cebrail seyisi,
Sidretül Münteha menzili,
Cümle mahlûkatın en şereflisi,
Rahmanın en mükemmel
Tecelli ve temsilcisi..!
Kainatın fahri ebedisi,
Ahir zaman Nebisi ve Mehdisi,
Levhi Mahfuzun (Kader projesinin)
Tercümanı ve tebliğcisi,
Efendiler efendisi
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Mahbubiyetini mi istedim..!

Hanif Dinin üstadı ve nice Nebilerin atası
Hz. İbrahim’in haliliyetini,
Hz. Süleyman’ın saltanat ve servetini
Hz. Musa’nın Celadet ve cesaretini,
Hz. İsa’nın ruhaniyetini mi istedim..?

Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın
Yüksek fazilet ve kurbiyyetini,
Hz. Ömerül Faruk’un
Dirayet ve teslimiyetini,
Hz. Osman’ı
Zinnureynin asalet ve sehavetini,
Hz. Aliyyül Murtaza’nın
İlim ve velayetini mi istedim..?

Senden mülkü hâkimiyet,
Şanü şöhret, malü servet mi talep ettim..?
Senden vücuduma sıhhat ve afiyet,
Aklıma ziya ve selamet,
Hayatıma huzur ve istikamet dilendimse,
Bunlar için de bin kere tevbe ettim..!

Çünkü Şeriatın iptal,
Tarikatın ihmal,
Hakikatın ihlal ve mü’minlerin iğfal edildiği
Bir zillet ve rezalet döneminde,
Bana akıl ve mükellefiyet verseydin,
Bu sadece benim mesuliyet ve
Mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti..!

Sultanım Efendim:
Ben Senden sadece seni istedim;
Pahası elbet böyle yüksektir ve
Tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi
Uğruna feda etmektir..!

Rabbim,
Elbet vardır hikmeti ki,
Bu kuluna
Böyle zillet ve zahmet çektirirsin..!
Ben haşa itiraz değil,
Naz ederim ama,
Umarım Sen niyaz kabul edersin..!

Aile efradımı,
Aklı izanımı alıp beni hicrana saldın..!

Ama yine de şükür;
Ya akıllı kalıp
Ama hain ve hilekâr olaydım..!

Ya varlıklı kalıp ama
Zalim ve sahtekâr olaydım…

Ya âlim ve saygın kalıp ama
Gafil ve riyakâr olaydım…

Ya arkalı etraflı kalıp ama
Azgın ve zulümkar olaydım…

Ya sağlıklı sefalı kalıp ama,
Sapıtmış,
Ahlaksız ve vicdansız olaydım!..

Derdü bela ki,
Sabredenlerin vesile-i miracıdır.
Müminler kalbimin tacı,
Mücrimler rahmetin muhtacı,
Münkirler hikmetin icabı,
Sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır..!
Velakin bu münafık
Hain ve zalimler ise çıban başıdır,
Akrep gibi sancıdır;
Şerefli insana,
Helali dışında bütün kadınlar
Kızlar ana-bacıdır..!

Ey Rabbim,
Efendim..!

Malum-u aliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki;
Ne özenli-bezekli elbiselerle
Gezdiğim bayramlarım oldu..!
Ne onurlu ve huzurlu
Seyahatlerim ve seyranlarım oldu..!
Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren
Dostlarım ve hayranlarım oldu..!

Lezzet ne imiş,
izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım;
Ama şikâyet şekavettir;
Bütün bu fani ve fena nimetlerin
Asıl sahibi olan
Padişahlar Padişahını buldum..!

Beni yoktan var ettin,
İman ve hidayet buyurup
Varlığından haberdar ettin,
Ama aklımı alıp kulunu bi-karar ettin,
Sana sonsuz şükürler olsun..!

Şimdi son dileğim beni yanına al ve
Bir daha huzurundan ve
Sonsuz nurundan ayırma,
Ne olursun..!

Umarım
Bu dilekçeyi yazdım diye
Bana darılmazsın;
Çünkü ;
Zaten Zatından gayrıya
Yalvarıp yakarmanın
ŞİRK olduğunu buyurdun..!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şair Nabi

    Nâbî merrhum divan edebiyatımızın önemli şairlerinden biridir, şiirleriyla oldukça ünlenmiş biridir. fakat istanbulda pek bilinmemektedir. Günlerden bir gün Nabi İstanbul'a gelir ve o dönemde şairlerinin,  şairliklerini konuşturdukları bir meclise gitmek ve şairlerle tanışmak istemektedir.    Böyle bir meclise gider ve gerçekten düşündüğü gibi olur şairler mecliste sohbet etmekdedirler, Nabi meclise dahil olmak ister kıyafetleri üstü başı uygun değildir, taşralıdır ama çok ısrar eder ve bir şekilde meclise girer, bir kenara oturur.     Oradaki şairlerden biri bir şiir söyleyecek ve arkadaşı aynı redif ve kafiye ile ona cevap verecek, daha sonra da sıra ile şairlerin hepsi bu şekilde katılım sağlayacaktır,  sıra Nabi ye geldiğinde nasılsa söyleyemez heyecanlanır, Urfa da görmemiştir önüne kulpsuz bir fincanda kahve koyalım bu kahveyide içemez heyecanlanır, sonra biraz güleriz ve kaçar gider diye düşünmüşler.    Arkad...

Freddie Mercury O Bir Efsane

                   Cahit Sıtkı TARANCI'nın  şu sözleri ile başlamak istiyorum. Umarım çok sert olmaz bu başlangıç :) Ah! Yeniden Başlamak Hayata, Çocukluğa, Aşka, Hayata ve Sanata Nereli olduğu, annesi, babası, ailesi yada çocukluğu gibi konulara hiç ama hiç değinmeyeceğim.  Freddie Mercury'nin 45 yaşında aramızdan ayrılması üzücü ama kendisi zaten birçok röportajında en büyük korkum yaşlanmak dememiş miydi? Yaşı fazla ilerlemeden dünyayı terk etmek istediğini ve elden ayaktan düşüp kimseye muhtaç olmak istemediğini söyledi durdu. O hayatı dolu, dolu yaşadı ve her anından zevk almaya çalışmıştı. Yola sıfırdan başladı ve dünyanın en büyük rock yıldızına evirildi artık yaşayabileceği bir şey kalmadığında aramızdan ayrıldı. Freddie mercury'nin hikayesini üçe bölebiliriz, Mary Austin, ikinci bölümde Barbara Valentin ve üçüncü kısımda göze çarpan isim Jim Hutton. Mary Austin Bu dönem 1970'leri kapsar. aslan yelesi gibi uzun saç...

Anne Shirley Cuthbert

Hayatım gömülmüş umutlarla dolu bir mezarlık. Ders almaz, intahara meyilli umutlarımda saklasın  Kim demiş bir umut daha var, koca bir yalan, Gerçeğin bir önemi yok, insan istediğini düşünür, her zaman. Bana biraz umut, biraz keder birde umudun eceli yeter.    Wilhelm Heisenberg      Dizi filmi ilk gördüğüm de açıkçası çok heyecanlandım, kitaptaki  Anne Shirley ile dizi arasinda çok fark var söylemeden geçmek doğru olmaz, bu arada dizi gerçekten çok güzeldi, şimdi gelelim kahramanımıza...      Anne, aslında dramdan  beslenen bir karekter olsa bile bunu  çok komik ve sevimli bir halde yapıyor. Zengin dil bilgisi ve uslanmaz bir romantik olmasıda çabası. Karakterimiz büyürken yaşadığı zor ve sıkıntılı olaylardan kaçmak için hayal gücü ve kitaplara sığınmış. Drama kraliçeliği yapması da bu sebebten. Açıkçası Anne’in bu yeteneği herkesi kendine hayran bırakıyor. Kitabı okurken yazarı  böyle bir karakter...