Ana içeriğe atla

"Anna Karenina" Leo Nikolayeviç Tolstoy


 Anna Karenina "Leo Nikolayeviç Tolstoy "

    Tolstoy Anna Karenina'yı yazmaya ilk başladığında kensisini uzunca bir süre çalışma odasına kapatmış ve kimse ile temas kurmamış uzunca bir süre, hatta öyle ki hizmetlisi hanım efendiye odanın kapısını bile çalmamasını, içeriye girmemesini, temizlik yapılmaması gibi bir dizi talimatlar vermiştir.

    Bu eylemler uzunca bir süre devam edince, bir süre sonra yemek, su v.s ihtiyaçlarını kapısın önündeki masaya bırakan hizmetli kadın yemek ve suyun öylece durduğunu fark eder, ikinci günden sonra derin bir endişeye kapılır ama hiç bir şekilde odaya giremez ve kapısını açamaz, bu durumu Tolstoy' un akrabalarına bildirir, akrabaları kapıyı açmak isterler ama içeriden kilitlidir, sonra kapıyı kırarak içeri girerler;

    Tolstoy içerden yerde kıvrılmış (cenin şeklinde) ve baygın vaziyettedir, gözleri yaşlıdır, hemen müdahale ederler,     Tolstoy gözlerini açar ve ağlamaklı olarak "Anna Karenina öldü der"

Tolstoy Anna Karenina' yı bu şekilde kaleme almıştır, 

    Kısa bir Not: Anna Karenina'nın... Babası Aleksandr Puşkin olan güzeller güzeli kızı Maria Puşkin olduğudur.

    82 yıllık tutku ve 82 yıl elden düşmeyen bir kalem, yıllar boyunca kaçış ve basit bir hayatın arayış ile geçmiş bir ömür.

    Ben size şurada doğdu, burada öldü yaşı v.s gibi bilgiler vermeyeceğim, sedece kitaplarından  edindiğim bilgilere göre bir Tolstoy portresi çizeceğim. 

    "Bana hastanede: 'karın öldü' dediklerinde ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilemedim. İçimden eve gidip karıma olanı anlatmak ve bana ne yapmam gerektiğini söylemesini istedim" diyor, Tolstoy karısından bahsederken.

Not: Leo Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910), eşi Sofya Tolstaya’dan (1844-1919) 9 yıl önce vefat etmişti o yüzden bu yukarıdaki anekdot belkide karısının sağlığının bozulduğu yıllarda yaşadığı bir anı değilse imkansız gibi.. fakat yinede kesin bilinmiyor.

      Tolstoy, onun için hayat hiç bir zaman sanıldığı kadar tek düze indirgenemezdi, bir girdap gibi yaşam serüveni sürmüştür, gerek eserleri, gerek hayatının merkezini onuşturan manevi yolculuğu, onu  dünya edebiyat tarihinin en büyüklerinden birisi haline getirmiş.

      Hiç bir zaman Rusları yüceltmiyor, İslam dinine ilgi duyduğu bir gerçek, mistik bir inanca sahip ama kilise ile arası kötü, Rusya ona tapıyor oda Rusya'yı çok sevmiş, aslında Rusya daki insanların dramını ve çelişkisini ortaya koymuş, o sadece insanları tasvir etmiş. "Allah Gerçeği bilir ama geç söyler" 

     Yaşarken üne kavuşmuş olmasıda ayrı bir durumdur. Zengin bir yaşam ve asil bir aileden gelip şaşayı sevemeyen Tolstoy Kafkasları çok ciddi bir şekilde gözlemlemiş ve bir çok hikayesine buradan ilham almıştır, batıyı insan uygarlığını düzeni bozan bir sorun olarak görmüş, daha sonraki yıllarda halkın fakir kesimene ilgi duymaya başlıyor, Asiller ile hiç bir zaman arası iyi olmuyor, aksine Rus sosyetesinden şaşalı yaşantıdan uzaklaşıp köylülere yakınlaşıyor.

     Ailem içerisinde rahat değilim, çünkü yakınlarımın duygularını paylaşamıyorum.

     Sofya Tolstaya için, hiç bu kadar aşık olacağımı düşünmemiştim diyedektir. Sofya kendisinden 16 yaş küçüktür. Onunla evliliği 16 yıl dillere destan mutlu geçiyor, ama sonra Tolstoy sade basit bir yaşam sürmek istiyor ailesi Sofya ile bu konuda çok ciddi anlaşmazlıklara düşüyor evini satmak istiyor v.s bu duruma karşı çıkıyor eşi.

     Lüks yaşamdan hiç bir zaman  haz etmemiştir, öyleki evindeki lüks hayattan, yaşamındaki lüks hayattan her zaman kaçmış, ailesi ile bu konuda her zaman karşı karşıya gelmiştir. Sofya'nın günlük notlarında bunları çok açık şekilde görüyoruz, notların merkezinde odaklandığı tek şey eşi Tolstoy olduğunu görüyoruz. 

 Sofiya Tolstoy’un Güncesi Cev.. Muzaffer Kuşuloğlu İstanbul Düşün Yayınevi, 1985

    Bu durum o kadar çok kendisini rahatsız edecek ki  bir müddet sonra bir plan yapıp evden kaçacaktır, fakat bu kaçışın ona ölümü getireceğinden habersizdir.

    Halbuki gençlik yıllarında çapkındır, kumar alışkanlığı başına ciddi sorunlar açmıştır, Fyodor Dostoyevski gibi yazılmamış bir romanının bütün gelirlerini borcuna karşılık rehin verecektir, bir çok Avrupa ülkesini gezmiştir, öyleki Sofya Tolstaya ile evlendiklerinde ilk gecelerinde ona eski kız arkadaşları ile ilgili tuttuğu not defterini okutmuştur, bunu Sofya Tolstaya her defasında gülerek anlatmıştır, bunları yazmamdaki neden Tolstoy yaşı ilerledikçe içine kapanmış özellikle evlendikten sonra daha başka birisi haline gelmiştir. Yaşantısında en ilginç dönüm noktası Kafkasyada bulunduğu yıllar ve Sofya Tolstayaile evliliğidir.

 Aristokrat yaşam tarzını reddettiği kesin her zaman resmî Hristiyanlık inancını sorguladı Tolstoy, huzur içinde ölümü karşılayacağı bir yer arayışı içinde geçti ömrü, 28 Ekim 10 Kasım 1910 gecesi malikânesini terk etmiş ve 7 Kasım 20 Kasım 1910 tarihinde Astapovo tren istasyonunda vefat etmişti 

(Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlarda şöyle bahsediyor.....

Böyle yaşayamayacağımı ve yaşamak da istemediğimi bir anlasalar artık, özel giysili uşaklarla çevrilmiş, gümüş tabaklar içerisinde dört türlü yemek ve bütün bu gibi gereksiz şeylerle ve başkaları kendileri için en gerekli şeyleri bile bulamadıkları halde… Oysa hepsi onlardan bir tek fedakârlık beklediğimi biliyor: Yalnızca lüksten vazgeçmelerini, Tanrı’nın, insanların arasında egemen olmasını istediği eşitliğe karşı işlenmiş korkunç bir günahtan başka bir şey olmayan şu lüksten vazgeçmelerini istiyorum sadece. Ne yazık ki, yatağımı ve hayatımı paylaşan karım, düşüncelerimi de aynı şekilde paylaşacak yerde onlara düşman kesiliyor. Boynuma asılmış bir değirmen taşı o, beni sahte ve yalancı bir hayata sürükleyen ve vicdanıma yük olan bir ağırlık. Elimi kolumu bağladıkları bu bağları çoktan kesip atmalıydım. Onlarla ne alışverişim var artık benim? Onlar benim hayatımı bozuyorlar, ben de onlarınkini; hiçbir yararı olmayan biriyim ben burada.”

Leo Nikolayeviç Tolstoy 











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şair Nabi

    Nâbî merrhum divan edebiyatımızın önemli şairlerinden biridir, şiirleriyla oldukça ünlenmiş biridir. fakat istanbulda pek bilinmemektedir. Günlerden bir gün Nabi İstanbul'a gelir ve o dönemde şairlerinin,  şairliklerini konuşturdukları bir meclise gitmek ve şairlerle tanışmak istemektedir.    Böyle bir meclise gider ve gerçekten düşündüğü gibi olur şairler mecliste sohbet etmekdedirler, Nabi meclise dahil olmak ister kıyafetleri üstü başı uygun değildir, taşralıdır ama çok ısrar eder ve bir şekilde meclise girer, bir kenara oturur.     Oradaki şairlerden biri bir şiir söyleyecek ve arkadaşı aynı redif ve kafiye ile ona cevap verecek, daha sonra da sıra ile şairlerin hepsi bu şekilde katılım sağlayacaktır,  sıra Nabi ye geldiğinde nasılsa söyleyemez heyecanlanır, Urfa da görmemiştir önüne kulpsuz bir fincanda kahve koyalım bu kahveyide içemez heyecanlanır, sonra biraz güleriz ve kaçar gider diye düşünmüşler.    Arkad...

Freddie Mercury O Bir Efsane

                   Cahit Sıtkı TARANCI'nın  şu sözleri ile başlamak istiyorum. Umarım çok sert olmaz bu başlangıç :) Ah! Yeniden Başlamak Hayata, Çocukluğa, Aşka, Hayata ve Sanata Nereli olduğu, annesi, babası, ailesi yada çocukluğu gibi konulara hiç ama hiç değinmeyeceğim.  Freddie Mercury'nin 45 yaşında aramızdan ayrılması üzücü ama kendisi zaten birçok röportajında en büyük korkum yaşlanmak dememiş miydi? Yaşı fazla ilerlemeden dünyayı terk etmek istediğini ve elden ayaktan düşüp kimseye muhtaç olmak istemediğini söyledi durdu. O hayatı dolu, dolu yaşadı ve her anından zevk almaya çalışmıştı. Yola sıfırdan başladı ve dünyanın en büyük rock yıldızına evirildi artık yaşayabileceği bir şey kalmadığında aramızdan ayrıldı. Freddie mercury'nin hikayesini üçe bölebiliriz, Mary Austin, ikinci bölümde Barbara Valentin ve üçüncü kısımda göze çarpan isim Jim Hutton. Mary Austin Bu dönem 1970'leri kapsar. aslan yelesi gibi uzun saç...

Anne Shirley Cuthbert

Hayatım gömülmüş umutlarla dolu bir mezarlık. Ders almaz, intahara meyilli umutlarımda saklasın  Kim demiş bir umut daha var, koca bir yalan, Gerçeğin bir önemi yok, insan istediğini düşünür, her zaman. Bana biraz umut, biraz keder birde umudun eceli yeter.    Wilhelm Heisenberg      Dizi filmi ilk gördüğüm de açıkçası çok heyecanlandım, kitaptaki  Anne Shirley ile dizi arasinda çok fark var söylemeden geçmek doğru olmaz, bu arada dizi gerçekten çok güzeldi, şimdi gelelim kahramanımıza...      Anne, aslında dramdan  beslenen bir karekter olsa bile bunu  çok komik ve sevimli bir halde yapıyor. Zengin dil bilgisi ve uslanmaz bir romantik olmasıda çabası. Karakterimiz büyürken yaşadığı zor ve sıkıntılı olaylardan kaçmak için hayal gücü ve kitaplara sığınmış. Drama kraliçeliği yapması da bu sebebten. Açıkçası Anne’in bu yeteneği herkesi kendine hayran bırakıyor. Kitabı okurken yazarı  böyle bir karakter...