Ana içeriğe atla

Ağaçtaki Kuşlar


 
     Her zaman farklı bir yol vardır; bazen sadece bakış açımızı değiştirmek yeterli olur ya, bazende doğru açıdan bakmak gerekir, işte bu hikayeyi canlı olarak dinlediğimde ilk aklıma gelenlerdi bunlar, çok güzeldi bu küçük kızın hepimize verdiği ders.
   
    Fikrin ve düşüncenin özgürlüğü ile başa çıkamassınız, tek yapacağınız iş, olacakları biraz ötelemek olur, fikirler, düşünceler ve özgürlükler vakti zamanı gelince yerini bulur; asla vazgeçmeyin her zaman bir açık kapı vardır.
 
Bu güzel hikayede, buralarda bir yerlerde dursun istedim.

    Küçük kızın babası özgürlüklerin kısıtlı olduğu  ağır siyasi cezaların  verildiği zamanlarda, bir hapishanede mahkumdu. Her hafta sonu annesiyle birlikte babasını ziyaret için hapishaneye giderdi. Bu sefer bir değişiklik yapmıştı, ziyaretinde babasına vermek için özenerek bir resim yaptı ve yanında götürdü. 

    Fakat kontrol esnasında yaptığı resim hapishane kurallarına göre uygun bulunmadı. Gardiyanlar  resimde çizdiği kuşların özgürlüğü temsil ettiğini düşünüyorlardı. Hapishanede özgürlük gibi düşüncelere yer yoktu.

    Bunun üzerine küçük kızın resmini oracıkta yırtmışlardı.

    Çok üzgün bir şekilde babasına resim yaptığını ama izin vermediklerini söyledi. Babası da;

    ─ Üzülme kızım, başka bir resim yaparsın. Bu sefer resminde çizdiklerine dikkat edersin, olur mu?

    Küçük kız bir sonraki ziyaretinde babasına yeni bir resim yapıp götürdü. Bu sefer resimde kuşlar yoktu.

    Bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Bu sefer izin vermişlerdi. Babası resme keyifle baktı ve sordu;

─ Hmmm! Ne güzel bir ağaç çizmişsin! Ağacın üzerindeki benekler ne? Elma mı bunlar?

Küçük kız babasına eğilerek, sessizce

─ Hşşşşt! BABA O benekler elma değil, ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!..

Sunay Akın

    Özgürlüklerimiz sadece hapishanede değil günlük yaşamınızda da yasaklarla kısıtlanabilir. Davranışlarınız ve en doğal insan hakları kısıtlanabilir.

    Ama zihinleriniz, düşünceleriniz hapsedilemez. 

 

 

 Bir Ateş Yak

 
Ömrün yarısı arkada kaldı bak,
Dudakta kalmış bir şarkı nakaratı gibi anılar
Sende bir el kızının gülüşü kadar uzaksın,
Titrek bir mum alevi gibi;
Sanki sökülürcesine gidişin. 

Rıhtımda bir kaç martı şahit.
Hiç görmeseydim seni, iyiydi.
Sevmek ne kadar zor iş.
Dönüp arkamı gitmek vardı!
Olmasaydı o gülüşün,

Kırmızı bir ruj sür dudaklarına 
Ara sıra da olsa gel buraya.
Bir ateş yak o gün içimde.
Yarım kalsın uykularım

Olan bitenin farkına varırsan.
Bir kere olsun, gülümse yeter bana.
Korkmaya en saçma yerden başlarım
Olurda korkmaz, geri dönersem, 
Kimmiş bu çocuk diyeseksin, o gün 
 
Wilhelm Heisenberg 
 
 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şair Nabi

    Nâbî merrhum divan edebiyatımızın önemli şairlerinden biridir, şiirleriyla oldukça ünlenmiş biridir. fakat istanbulda pek bilinmemektedir. Günlerden bir gün Nabi İstanbul'a gelir ve o dönemde şairlerinin,  şairliklerini konuşturdukları bir meclise gitmek ve şairlerle tanışmak istemektedir.    Böyle bir meclise gider ve gerçekten düşündüğü gibi olur şairler mecliste sohbet etmekdedirler, Nabi meclise dahil olmak ister kıyafetleri üstü başı uygun değildir, taşralıdır ama çok ısrar eder ve bir şekilde meclise girer, bir kenara oturur.     Oradaki şairlerden biri bir şiir söyleyecek ve arkadaşı aynı redif ve kafiye ile ona cevap verecek, daha sonra da sıra ile şairlerin hepsi bu şekilde katılım sağlayacaktır,  sıra Nabi ye geldiğinde nasılsa söyleyemez heyecanlanır, Urfa da görmemiştir önüne kulpsuz bir fincanda kahve koyalım bu kahveyide içemez heyecanlanır, sonra biraz güleriz ve kaçar gider diye düşünmüşler.    Arkad...

Anne Shirley Cuthbert

Hayatım gömülmüş umutlarla dolu bir mezarlık. Ders almaz, intahara meyilli umutlarımda saklasın  Kim demiş bir umut daha var, koca bir yalan, Gerçeğin bir önemi yok, insan istediğini düşünür, her zaman. Bana biraz umut, biraz keder birde umudun eceli yeter.    Wilhelm Heisenberg      Dizi filmi ilk gördüğüm de açıkçası çok heyecanlandım, kitaptaki  Anne Shirley ile dizi arasinda çok fark var söylemeden geçmek doğru olmaz, bu arada dizi gerçekten çok güzeldi, şimdi gelelim kahramanımıza...      Anne, aslında dramdan  beslenen bir karekter olsa bile bunu  çok komik ve sevimli bir halde yapıyor. Zengin dil bilgisi ve uslanmaz bir romantik olmasıda çabası. Karakterimiz büyürken yaşadığı zor ve sıkıntılı olaylardan kaçmak için hayal gücü ve kitaplara sığınmış. Drama kraliçeliği yapması da bu sebebten. Açıkçası Anne’in bu yeteneği herkesi kendine hayran bırakıyor. Kitabı okurken yazarı  böyle bir karakter...

Freddie Mercury O Bir Efsane

                   Cahit Sıtkı TARANCI'nın  şu sözleri ile başlamak istiyorum. Umarım çok sert olmaz bu başlangıç :) Ah! Yeniden Başlamak Hayata, Çocukluğa, Aşka, Hayata ve Sanata Nereli olduğu, annesi, babası, ailesi yada çocukluğu gibi konulara hiç ama hiç değinmeyeceğim.  Freddie Mercury'nin 45 yaşında aramızdan ayrılması üzücü ama kendisi zaten birçok röportajında en büyük korkum yaşlanmak dememiş miydi? Yaşı fazla ilerlemeden dünyayı terk etmek istediğini ve elden ayaktan düşüp kimseye muhtaç olmak istemediğini söyledi durdu. O hayatı dolu, dolu yaşadı ve her anından zevk almaya çalışmıştı. Yola sıfırdan başladı ve dünyanın en büyük rock yıldızına evirildi artık yaşayabileceği bir şey kalmadığında aramızdan ayrıldı. Freddie mercury'nin hikayesini üçe bölebiliriz, Mary Austin, ikinci bölümde Barbara Valentin ve üçüncü kısımda göze çarpan isim Jim Hutton. Mary Austin Bu dönem 1970'leri kapsar. aslan yelesi gibi uzun saç...