Ana içeriğe atla

İşte O Nemrut'un ta! Kendisi



     

   Allahu Teala bir gün Azrail (as)'i huzuruna çağırıyor ve soruyor, bu kadar insanların ruhunu aldın, bu kadar insanların yolunu kabzettin, kadın, erkek, çocuk, yapmak istemediğin, ama benim emrime boyun eğerek aldığın can var mı?

       Azrail, (as) Ya Rabbi! Mutlaka yetim kalan, garip, gureba kalanların, canını almakta çok acizlik çekmişimdir dedi.

Bir gün, bir gemi, denizde yol alırken, büyük dalgalar geliyor, denizi alabora ederek gemiyi parçalıyor, içindeki insanların hepsi boğuluyorlar. Bir kadın kalıyor, o kadin hamileydi, büyükçe bir tahta parçasına tutunuyor, onun üzerinden sahile doğru gittiğini gördüm, (ama o korkunun vermiş olduğu heyecan ve dehşet, birde gününün yakın olduğunu da ilave edersek, kafalar fazla karışmaz) Kadın o tahtanın üzerinde hamile çocuğunu dünyaya getiriyor, sonra o kadıncağız çocuğu dünyaya getirdikten sonra ne oluyorsa, ya tahtadan düşüyor, ve canını teslim ediyor.


       Çocuk tek başına kalıyor, tabi o annenin canını da Azrail (as) alıyor. O kadına çok üzüldüm, 

     Allah, kimki Allah'ı bilmedi, bilki dünyaya gelmedi, ilâhî ente maksudi ve ridaike matlubi. 

      Allah Celle Sanuhu rüzgar veriyor, tahta o dalgaların üzerinden bir sahile geliyor ve öyle bir sahile geliyor ki içinde ötüşen kuşlar, yemyeşil otlar, çiçekler, bahar havası, esen meltem bir sıcaklık, yeni doğurmuş olan bir arslanın, Sütünü o arslan geliyor, o çocuğu emziriyor. Allah Celle Sanuhu, o çocuğu yine o arslanın sütüyle besliyor ve gel zaman, geç zaman, çocuk büyüyor ve "Nemrut" dediğimiz Kur'an'da İbrahim (as)'i ateşe atan şahsiyet ortaya çıkıyor...

      Allahu Teala bir gün Nemrut'a diyor ki; senin anan, seni tahta üzerinde doğurmuştu, ölmüştü. Seni Ben suyun üzerinde yüzdürerek, bir bahçe üzerine getirdim, işte muzundan tut, narından tut, sütünden tut, seni orada yetiştirdim, güneşe emrettim, sana yakıcı sıcağıyla dokunmadı, rüzgarlara emrettim, sana meltem bir rüzgar oluştu. Ve böylece hiçbir sıkıntı çekmeden, sana vasıtasız, birileri yardım etmeden, direk Rabbinin yardımıyla, sana bir sürü imkanlar tanıdım, peki şimdi, benim emanetim olan Halilime, ateşe attıracak olan, sendeki bu ahlâk nereden geldi? ... 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şair Nabi

    Nâbî merrhum divan edebiyatımızın önemli şairlerinden biridir, şiirleriyla oldukça ünlenmiş biridir. fakat istanbulda pek bilinmemektedir. Günlerden bir gün Nabi İstanbul'a gelir ve o dönemde şairlerinin,  şairliklerini konuşturdukları bir meclise gitmek ve şairlerle tanışmak istemektedir.    Böyle bir meclise gider ve gerçekten düşündüğü gibi olur şairler mecliste sohbet etmekdedirler, Nabi meclise dahil olmak ister kıyafetleri üstü başı uygun değildir, taşralıdır ama çok ısrar eder ve bir şekilde meclise girer, bir kenara oturur.     Oradaki şairlerden biri bir şiir söyleyecek ve arkadaşı aynı redif ve kafiye ile ona cevap verecek, daha sonra da sıra ile şairlerin hepsi bu şekilde katılım sağlayacaktır,  sıra Nabi ye geldiğinde nasılsa söyleyemez heyecanlanır, Urfa da görmemiştir önüne kulpsuz bir fincanda kahve koyalım bu kahveyide içemez heyecanlanır, sonra biraz güleriz ve kaçar gider diye düşünmüşler.    Arkad...

Freddie Mercury O Bir Efsane

                   Cahit Sıtkı TARANCI'nın  şu sözleri ile başlamak istiyorum. Umarım çok sert olmaz bu başlangıç :) Ah! Yeniden Başlamak Hayata, Çocukluğa, Aşka, Hayata ve Sanata Nereli olduğu, annesi, babası, ailesi yada çocukluğu gibi konulara hiç ama hiç değinmeyeceğim.  Freddie Mercury'nin 45 yaşında aramızdan ayrılması üzücü ama kendisi zaten birçok röportajında en büyük korkum yaşlanmak dememiş miydi? Yaşı fazla ilerlemeden dünyayı terk etmek istediğini ve elden ayaktan düşüp kimseye muhtaç olmak istemediğini söyledi durdu. O hayatı dolu, dolu yaşadı ve her anından zevk almaya çalışmıştı. Yola sıfırdan başladı ve dünyanın en büyük rock yıldızına evirildi artık yaşayabileceği bir şey kalmadığında aramızdan ayrıldı. Freddie mercury'nin hikayesini üçe bölebiliriz, Mary Austin, ikinci bölümde Barbara Valentin ve üçüncü kısımda göze çarpan isim Jim Hutton. Mary Austin Bu dönem 1970'leri kapsar. aslan yelesi gibi uzun saç...

Anne Shirley Cuthbert

Hayatım gömülmüş umutlarla dolu bir mezarlık. Ders almaz, intahara meyilli umutlarımda saklasın  Kim demiş bir umut daha var, koca bir yalan, Gerçeğin bir önemi yok, insan istediğini düşünür, her zaman. Bana biraz umut, biraz keder birde umudun eceli yeter.    Wilhelm Heisenberg      Dizi filmi ilk gördüğüm de açıkçası çok heyecanlandım, kitaptaki  Anne Shirley ile dizi arasinda çok fark var söylemeden geçmek doğru olmaz, bu arada dizi gerçekten çok güzeldi, şimdi gelelim kahramanımıza...      Anne, aslında dramdan  beslenen bir karekter olsa bile bunu  çok komik ve sevimli bir halde yapıyor. Zengin dil bilgisi ve uslanmaz bir romantik olmasıda çabası. Karakterimiz büyürken yaşadığı zor ve sıkıntılı olaylardan kaçmak için hayal gücü ve kitaplara sığınmış. Drama kraliçeliği yapması da bu sebebten. Açıkçası Anne’in bu yeteneği herkesi kendine hayran bırakıyor. Kitabı okurken yazarı  böyle bir karakter...